Karadağ ifşa ve dolandırıcılar


İcra Müdürlüğünün 2009/9617 esas sayılı dosyasında sanığın, borçlu Karayolları Genel Müdürlüğü aleyhine icra takibi başlattığını, aşamalarda sanıktan dosyası hakkında bilgi aldığını, Karayolları Bölge Müdürlüğüne başvurduğunda icra takibine konu paranın anılan kurum tarafından ödendiğini öğrendiğini, İcra Müdürlüğünde dosyayı incelediğinde 10.05.2010 tarihinde 807.685,26 TL’nin sanığa ödendiğini tespit ettiğini, sanığın o tarihte dosyanın sonucu hakkında kendisine bilgi vermediği gibi tahsil ettiği parayı da ödemediğini, olayı öğrendikten sonra sanığın hakkında şikâyetçi olunmamasını, tanık İrfan aracılığıyla eşi olan tanık Handan’dan talep etttiğini,Mahkemede; sanığın icra dosyasında 807.685 TL’yi tahsil ettiğini, toplam zararının 1.200.000 TL civarında olduğunu, sanıktan icra yoluyla 604.000 TL’yi aldığını, kalan kısmını ise alamadığını,Tanık … Savcılıkta; sanığın arkadaşı, katılanın da aile dostu olduğunu, katılanın sanık ile arasında sorun olduğunu söyleyince ikisini bir araya getirdiğini ancak ne konuştuklarını bilmediğini, katılanın eşi tanık Handan ile görüştüğünde sanığın tarafına süre verilmesini talep ettiğini söylediğini,Mahkemede; katılanın alacaklı olduğu kamulaştırma bedelinin artırılması davası sonucu katılanın avukatı olan sanığın dava konusu alacağı tahsil etmesine rağmen üç yıl boyunca bu parayı vermediğini katılanın söylediğini, sanık ile görüştüğünde tahsil ettiği parayı katılana vereceğini ancak süre istediğini beyan etmesi üzerine bunu katılan ve katılanın eşi olan tanık Handan’a ilettiğini, bir kaç gün sonra sanık ile tekrar görüştüğünde tarlasını ve ofisini katılana devredebileceğini söylediğini, bunu katılan ve tanık Handan’a ilettiğinde teklifin kabul edilmediğini,Tanık …; eşi olan katılanın Karayolları Genel Müdürlüğüne dava açtığını, vekilinin de sanık olduğunu, sanıktan davanın sonucunu öğrenemediklerini, adı geçen kurum ile görüştüğünde davanın kazanıldığını ve ödemenin yapıldığını öğrenince icra müdürlüğüne gittiğini, sanığın parayı çekmesine rağmen katılana ödemediğinden dosyayı alıp sanıkla konuşmaya karar verdiklerini, kızının ve katılanın sanığın bürosuna gittiklerini, sanığı bulamayınca dosyayı büroya bıraktıklarını, 2012 yılı Ramazan ayında sanığın evlerine geldiğinde hata yaptığını, parayı çekmesine rağmen vermediğini söylediğini, en kısa zamanda ödeyeceğini ifade etmesine rağmen hâlen ödemediğini, katılanın sanıktan icra yoluyla parasının bir kısmını aldığını,Tanık …; sanığın ve katılanın arkadaşı olduğunu, 2013 yılında kamulaştırma bedellerinin verildiğini, sanığın bir gün dükkanına gelerek yakın zaman içerisinde katılana kamulaştırma bedelinin ödeneceğini söylediğini, sanığın tahsil ettiği parayı katılana iade etmesi için katılandan süre istediğini, kendisinin de buna aracılık ettiğini, sanığın kendisine verilen süreye rağmen almış olduğu miktarı ödeyemediğini,İfade etmişlerdir.Sanık … Savcılıkta; katılanın alacaklı olduğu Asliye Hukuk Mahkemesinin 2001/160 esas sayılı dosyasında alacaklı vekili olduğunu, hükmün onanarak kesinleşmesi üzerine katılanın talebi üzerine ilamı icra yoluyla takip ettiğini, dosyada borçlu kurum tarafından ödenen bedeli katılanın bilgisi dahilinde 10.05.2010 tarihinde çektiğini, 11.05.2010 tarihinde vekâlet ücretini düştükten sonra makbuz karşılığında katılana ödediğini, ilgili dosyayı ve dosyada takılı olan ibranameyi ortağı olduğu diğer avukatla bürolarını ayırması ve sonrasında yapılan tadilat nedeniyle bulamadığını,Mahkemede; 10.05.2010 tarihinde icra yolu ile söz konusu parayı tahsil ettikten hemen sonra katılana elden ödediğini ve ödediğine dair katılandan makbuz aldığını, daha sonra ortağıyla ayrılıp ofisi böldüklerinden dolayı dosyayı ve makbuzu kaybettiğini, daha sonra katılanın hakkında icra takibi başlatması üzerine 02.06.2014 ve 10.06.2014 tarihlerinde toplam 660.000 TL ödemede bulunduğunu, faize ilişkin ve vekâlet sözleşmesine ilişkin olan alacağı likit olmadığından etkin pişmanlık hükümleri açısından dosyanın bilirkişiye tevdi edilerek katılana olan borcunun net olarak belirlenmesi sonrasında bakiye kısmını ödemeye hazır olduğunu,Savunmuştur.Uyuşmazlığın sağlıklı bir çözüme kavuşturulabilmesi için öncelikle güveni kötüye kullanma ve zimmet suçlarının unsurlarının açıklanmasında yarar bulunmaktadır.Güveni kötüye kullanma suçu TCK’nın 155.


Bahis Kuponunda Cezalı Oyuncu Sorunu

Nitekim madde gerekçesinde de; “Bu malın mülkiyetinin devlete, herhangi bir kamu kurumuna ya da herhangi bir kişiye ait olması arasında fark bulunmamaktadır” denmektedir.Öğretide; zimmetin kamu görevlisine duyulan güvenin kötüye kullanılması suretiyle işlenmesi nedeniyle güveni kötüye kullanma suçunun özel şekli ya da failin işi dolayısıyla ağırlaşmış güveni kötüye kullanma suçu olduğu ileri sürülmüştür (Faruk Erem, Türk Ceza Kanunu Özel Hükümler, … 1993, C.2, s.

Nitekim madde gerekçesinde de; ‘Bu malın mülkiyetinin devlete, herhangi bir kamu kurumuna ya da herhangi bir kişiye ait olması arasında fark bulunmamaktadır’ şeklinde tanımlanmıştır.Öğretide; ‘Zimmetin kamu görevlisine duyulan güvenin kötüye kullanılması suretiyle işlenmesi nedeniyle güveni kötüye kullanma suçunun özel şekli ya da failin işi dolayısıyla ağırlaşmış güveni kötüye kullanma suçu’ olduğu ileri sürülmüştür (Faruk Erem, Türk Ceza Kanunu Özel Hükümler, … 1993, C.2, s.

[PDF] 2021 Kamu İşletmeleri Raporu

Söz konusu marka başvurusu oldukça geniş bir mal ve hizmet listesi için tescil edilmek istenmiş ancak 1 Haziran 2022 tarihinde yapılan inceleme sonucunda, söz konusu başvuru Avrupa Birliği Marka Tüzüğü’nün 7/1-f maddesi uyarınca kamu düzenine ve ahlaki ilkelere aykırılık gerekçesiyle tüm mal ve hizmetler bakımından reddedilmiştir.Ret kararı akabinde başvuru sahibi 26 Temmuz 2022 tarihinde kararın iptali için EUIPO Temyiz Kuruluna (“Temyiz Kurulu”) başvurmuş, ancak Temyiz Kurulu söz konusu başvurunun kamu düzenine ve kabul edilmiş ahlak değerlerine aykırı olduğu gerekçesiyle itirazları reddetmiştir.Tüm idari sürecin tamamlanması akabinde başvuru sahibi Temyiz Kurulu tarafından verilmiş olan kararın, Tüzüğün 7/1-f maddesine aykırı olması, usulü bir itiraz olan yine Tüzüğün 94/1 maddesinin ihlal edilmiş olması ve AB Temel Haklar Şartı’nın 48/1 maddesinde yer alan “Masumiyet Karinesinin” ihlal edilmiş olması gerekçeleriyle Avrupa Birliği Adalet Divanı Genel Mahkemesine (“Genel Mahkeme”) başvurmuştur.Yapılan bu itirazlar Genel Mahkeme tarafından incelenmiş ve 17 Nisan 2024 tarihli sonuçlandırılmıştır.Söz konusu kararın ayrıntılarına geçmeden önce kararda da bolca atıfta bulunan Pablo Escobar’ın hayatına kısaca değinmemiz faydalı olacaktır.

Paragrafının son kısmında; bir davada avukatın sanığa hukuki yardımda bulunması, suçun ciddiyeti nedeniyle gerekli olduğunda, sanığın avukatın hukuki yardımından faydalanmaması 6/3-c ye aykırı bulunmuştur.

[PDF] Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi 2024/2

[PDF] KIRGIZİSTAN PAZAR BİLGİLERİ